Eleştiri: Starry Eyes (2014)

Starry Eyes (2014) ile ilgili görsel sonucu

TOZ PEMBE HAYALLER, TEKİNSİZ OLUŞUMLAR

(Yazı spoiler içerebilir)

Tarikatlar, özellikle Polanski'nin başyapıtı “Rosemary’s Baby” ile korku sinemasının gizemli ve ürkütücü temalarından biri haline gelmiştir. Polanski’nin filminde Rosemary’nin eşini ‘şeytan’a ruhunu satan bir karakter olarak izleriz. İşte 2014 tarihli “Starry Eyes” da ilk olarak Polanski'nin filmini akla getiren temalar üzerine şekilleniyor. Filmde varlığını gizli kapaklı sürdüren bir tarikatın mensuplarının genç bir kızın ruhunu ve bedenini ele geçirmesine tanık oluyoruz. Eserin bu alana 'özgün dokunuşlar' kattığını da en başta eklemeliyiz.

Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer ikilisinin bağımsız çalışması, derli toplu anlatımı ve hikayeyi çekici hamlelerle donatması sayesinde kusursuz olarak tanımlamasak da ilgiye değer bir seyirlik vaat ediyor.

Bir fast-food işletmesinde çalışan ve aktris olma hayalleri kuran Sarah'nın yaşamı, katıldığı bir oyunculuk seçmesi sonrası değişmeye başlıyor. Filmdeki gizemli tarikat bir film şirketi adı altında varlığını sürdürüyor aslında. Son ‘kurban’larını bu seçmelerde arıyorlar. Sarah ise kendi deyimiyle kaybedenlerden oluşan arkadaş grubundan ve geleceğinin önüne engeller koyan işinden fazlasıyla bıkmış vaziyette. Böylece ‘ruhunu’ satması ve hayallerine bir adım daha yaklaşması onun için kolay oluyor. Yapımcı başrole gelmesi için bir ‘şart’ koşuyor anlayacağınız…

"Starry Eyes", Hollywood’un perde arkasına bir bakış atıyor böylece. ‘Hayallere ulaşmak için yapılan her şey mübahtır' mantığıyla, star dünyasının merdivenlerine tırmanırken sadece yeteneğin yetmediğini vurguluyor. Sarah'nın toz pembe düşleri de aniden ters tepiyor. Son yarım saatte ise Hollywood eleştirisinden daha farklı bir yola sapıyor film. Karakterin yara bere ile dolan vücudu ve geçirdiği trans anları Cronenberg usulü 'body-horror’a selam çakıyor. Yetenekli oyuncu Alex Essoe, başarılı makyaj çalışmasının yardımıyla bu hastalıklı bedeni büyük oranda 'taşımayı' ve inandırıcı olmayı başarmış neyse ki.

Finale doğru, ruhunu istekleri uğruna satan karakterin dönüşümünün tamamlanışını izliyoruz. Karakterin düş kırıklıkları, duygusal karmaşası ve ruhsal-bedensel değişimi ana temaya farklı kollar açıp hikayeyi dağıtmadan destekliyor. Filmin görselliği ve Adam Bricker'ın sinematografisi ise 'geçer not'u hak ediyor. Yataktaki trans sahnesi, havuzdaki su altı çekimleri ve ışık oyunları içeren ikinci seçme sahnesi filmin parlayan anları. Ses efektleri ve 80'lerden fırlamışa benzeyen elektronik müzikler de kulağa hitap ediyor. Yönetmen ikili okült temaların kullanıldığı tekinsiz bir korku filmine imza atmış sonuç olarak.

3.7/5

Yorumlar

Popüler Yayınlar