Haftanın Film Önerileri - NO:2


Haftanın önerileri (15-22 Nisan)

Dünya sinemasının çeşitli ülkeleri arasında dolaştığımız 'öneri listesi'nin ikinci kısmı karşınızda. Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da sinemanın derinliklerinde gizlenen ve çok sevdiğim 8 filmi önerdim. Gelecek hafta görüşmek üzere!

İlgili resim

Sedmikrasky (1967)


Ülke: Çek Cumhuriyeti

Çek Yeni Dalgası'nın öncü isimlerinden Vera Chytilova'nın bu feminist manifestosu, iki genç kızın 'hazzın' evreninde kayboluşunu, gün içinde aylakça dolaşma, erkekleri oyuna getirme ve yemek yeme eylemi üçgeninde konumlandırıyor. "Sedmikrasky" nihilist bakış açısını 'hedonist' kadrajlarla sarıyor nitekim. Değişken renk filtrelerinin filmin görsel yaratıcılığına ve canlılığına katkısı büyük. Sinemasal kalıpları yıkan deneysel sinema anlayışını tabularla derdi olan 'hikayesiz' anlatım örgüsünde de sürdürüyor. Yemeklerin talan edildiği sahne ise filmin zirve anını oluşturuyor.



Udoli vcel (1968)

Ülke: Çek Cumhuriyeti

"Marketa Lazarova" Çek sinemasının ve yönetmen Frantisek Vlacil'in bir başyapıtıysa, "Udoli vcel" (Arılar Vadisi, 1968) de en az onun kadar önemli bir eserdir. Vlacil'in yine Orta Çağ'ın tekinsizliğine daldığı film, bir derebeyinin oğlunun çıktığı yolculuğu ve onun 'arınma' deneyimini anlatıyor. Ailesinin içindeki kargaşa, etrafı saran dini atmosferin ve dini öğretilerin zemininde kendini gösteriyor. Ailenin içine sızan 'şeytan'ı yok etme çabaları (başkarakterin şövalye olmaya çıktığı yolculuktan sonraki bölüm, yani filmin son kısmı) filmi "Marketa Lazarova" kadar karanlık bir yapıta dönüştürüyor.



Spalovac mrtvol (1969)

Ülke: Çek Cumhuriyeti

Çek Yeni Dalgası’nın temsilcilerinden Juraj Herz’ın “The Cremator”ı, Nazi saplantısı sonucu yavaş yavaş bir canavara dönüşen ve 'keçileri kaçıran' bir krematoryum sahibinin hikayesi üzerine kurulu. 'Nazizm' ile 'delilik' arasında bağ kuran bu karabasan gibi film korku sinemasının en ürkütücü senaryolarından. Biçimsel üslubundaki dahiyanelik ise hikayenin sarsıcılığıyla büyük oranda örtüşüyor.



The Tracey Fragments (2007)

Ülke: Kanada

2000’lerin en iyi Kanada filmi. Bruce McDonald, Tracey isimli ergen karakterinin bunalımlarla ve sorunlarla örülü yaşamını aktarırken ekranı 'parçalara ayırarak' sıradışı bir tarz yakalıyor. Kesitlerle ilerleyen Tracey'nin 'gündelik parçacıkları' yenilikçi bir görsel stille bütünleniyor. Filmdeki mizansenlerin tasarımı, sahnelerin farklı kamera açılarıyla aynı anda ekrana verilişinden ibaret değil. Karakterlerin kendi sesleri ve diyalogların akışı, biçimciliği ön plana alan anlayışın getirdiği görsel cambazlığın unsuru oluyorlar. Ekranın yaklaşık olarak 25 minik kareye ayrıldığı sahne ise nefes kesiyor! Ellen Page de burada kariyerinin en iyi oyununu çıkarıyor.




Thriller - en grym film (1974)

Ülke: İsveç

Sinemanın en çarpıcı intikam hikayelerinden biriyle tanışmaya hazır olun! Thriller - en grym film, kaçırılma, tecavüz , şiddet ve işkence gibi sert konuların 70’ler İsveç istismar sinemasındaki bir durağı. Kendisini kaçıran adamdan ve ona yardım eden insanlardan intikam almaya yemin eden dilsiz genç kızın değişiminden sonra film de şiddet dozajını yukarılara çekiyor. Büyük oranda deforme görsel üslubunun desteğini de arkasına alan "Thriller - en grym film", istismar sinemasının orijinal örneklerinden. Finaldeki intikam sahnesine özel bir dikkat!



Figures in a Landscape (1970)

Ülke: İngiltere

Joseph Losey’nin "The Servant" ve "The Go-Between" ile birlikte üç başyapıtından biri. Filmde izlediğimiz iki mahkumun kaçış öyküsü aslında ama bildiğimiz hapishaneden kaçış öykülerinden değil bu. Biri genç, diğeri orta yaşlı iki adamın kapalı ortamdan kurtuluşlarının sonrasını anlatıyor film. Açık alana çıktıklarında bu sefer de tanımadıkları bir tacizcinin gazabına uğruyorlar; bir görünüp bir kaybolan ve hayalet figürü yaratan gizemli helikopterin! (Spielberg'in "Duel"ini hatırlayın). Bu fikrin üzerine müthiş bir gerilim duygusu inşa ediyor Losey. Açık alanın, dağların, tepelerin ortasında sadece iki mahkumun hayatta kalma serüveninden tekinsiz ve izleyeni diken üstünde oturtan bir gerilim yaratıyor. Doğayı etkili bir sinematografiyle kucaklayan uzun planlar ise gerilim atmosferini oluşturmaya katkı sağlıyor. İki başrol oyuncusu, Malcolm McDowell ve Robert Shaw'ın güçlü performanslarını da ayrıca övmeliyiz.



Le mani sulla citta (1963)

Ülke: İtalya

İtalyan sinemasının büyük ustalarından Francesco Rosi'nin 1963'de Altın Aslan ödülü kazanan filmi, kentsel dönüşümün sonuçlarına ve yıkıcı etkilerine devlet-halk ikilemini ele alarak bakıyor. Yönetmenin politik tavrı bir yana, bu tarz 'boğucu' bir konuyu hikaye anlatımındaki seçimleri sayesinde sürükleyici bir seyirliğe döndürmeyi başarıyor.



Deus e o Diabo na Terra do Sol (1964)

Ülke: Brezilya

Brezilya sinemasının köklerinden, keşfedilmeyi bekleyen bir şaheser. Yönetmen Glauber Rocha'nın filmi, ülkesinin politik ve dinsel yüzünü kırsal alanda bir 'çözülme'ye bırakan tuhaf bir ayin olarak tanımlanabilir. İzleyiciye Bunuelvari sürreal bir atmosfer sunan "Deus e o Diabo na Terra do Sol", bir miktar zihin bulandırıyor. Ama kamera kullanımı ve kurgudaki şaşırtıcı hamleleriyle sanki Fransız Yeni Dalgası'nın o heyecan verici kıpırtısını taşıyor.

Yorumlar

Popüler Yayınlar