The Insider (1999)
9.0 / 10
Çağdaş sinemanın usta isimlerinden biri Michael Mann. Eğer “Miami Vice”, “Public Enemies” ve “Blackhat”i sinemasal hafızanızın ‘kötü bilirdik!’ alanına yollamışsanız, gerçek Mann sinemasını, onun en iyi filmlerinden biriyle, özellikle 90’ların sonunda çıkagelen “The Insider”la anabilirsiniz. Gerçi ben “Public Enemies” ve “Blackhat”in vasat altı filmler olduklarını düşünmüyorum ama “The Insider” gibi bir başyapıtla kıyaslarsak, karşılaşmanın berabere sonuçlanmayacağı kesin.
Psikopat bir katille muhattap olduğumuz “Manhunter”ın stilize görselliğine de çok şey borçlu olan “The Insider”, 90’lar sinemasından bahsederken –kendi adıma- aklıma ilk gelen filmlerden biri. Film, eleştirel tavrı ve güçlü metniyle cesur tanımını hak ederken, Mann’in yönetmenlik tarzının en karakteristik özelliklerini de yansıtıyor aslında. Çalıştığı tütün şirketinden kovulan ve şirketle ilgili kilit bir gerçeği saklayan kimyager Jeffrey’nin hikayesi etrafında dönen film, gerçek anlamda bir ustalık eseri.
Russell Crowe’un, ruh halinden beden diline kadar kusursuz bir biçimde canlandırdığı Jeffrey’nin işinden kovulduktan sonra şirkete dair sakladığı gerçekle baş başa kalması bir ‘ikilem’i beraberinde getiriyor. Hem kendi dünyası hem de aile hayatı, evine kadar ulaşan tehditlerle yerle bir oluyor. Televizyoncu Lowell’ın da yardımıyla karakterin bu işin içinden sıyrılma çabalarını izliyoruz film boyunca.
Filmi sürükleyen ve seyirciyi avucuna alan ‘gerginliğin’ fitili, Al Pacino’nun karakterinin meselesinden çok, şirketin baskısı altında kalan ve ailesini de bir süre sonra kaybeden Jeffrey’nin yaşadıklarıyla ateşleniyor. Mann onun giderek paranoyaya kayan ruh halini ve kapana kısılmışlığını titizlikle görselleştiriyor. Tabii Russell Crowe’un performansının da desteğiyle... ‘Kapana kısılmışlığı’ bundan daha iyi anlatan bir film bulmak epey zor.
Jeffrey’nin yüzeye ulaşıp rahat bir nefes alacağını umduğumuz finale adım adım yaklaşırken seyirci de koltuğa çivileniyor ve soğuk terler dökmeye başlıyor. Mann, 'soluksuz gerilim'in kitabını yazıyor burada. Bir dönemin politik ruhunu ve ‘medya gözü’nü, genellikle huzursuz edici renklerle ve karakterlere yaklaşmaktan çekinmeyen omuz kamerasıyla perdeye aktarıyor yönetmen. Hem tütün şirketlerine hem de medyanın ‘maskesi’ne dair lafını esirgemiyor.
Sonuç olarak “The Insider”, uzun süresinin hakkını fazlasıyla veren bir film. Al Pacino’nun hiçbir sahnede tökezlemeyen performansının da altını çizmek lazım.
Yorumlar
Yorum Gönder